3 Şubat 2013 Pazar

İnsan korkunca niçin dişlen birbirine vurur?


Korktuğumuzda, ölüm tehlikesi veya bize çok rahatsızlık veren bir durumla
karşılaştığımızda verdiğimiz tepki, ilk çağlarda yaşayan atalarımızın tepkileri ile
hemen hemen aynıdır. Acıktığımızda karnımız guruldar, güzel bir yiyecek
gördüğümüzde tükürük salgımız artar, yani ağzımız sulanır, korkunca çenemiz
titrer, tüylerimiz diken diken olur.
Bedenimizin yüz binlerce yıl öncesine ait bu işleyiş düzeni bugün bile etkinliğini
sürdürüyor. Fizyolojik olarak taş devri insanlarından farkımız yok, dış tehlikeler
karşısında hala onlar gibi tepki veriyoruz. Ancak günümüzde strese yol açan
modern etkenler karşısında bu tepkiler pek yararlı olamıyor.



Bir insan büyük bir tehlike veya korku verici olayla karşılaşınca vücudu
otomatikman kendini savunmaya hazırlar. Bunu yaparken karşı tarafla savaş
için bazı kasları hazır hale getirir, gerekirse kaçmada kullanacağı bazı kasları da
seçer.
Diğer canlılarda olduğu gibi insanda da dişler ve çene savunmanın ana
mekanizmalarıdır. Şüphesiz ilk insanlarda bugün yırtıcı hayvanlarda olduğu gibi
saldırmanın da etkili bir unsuruydular ama evrim sonrası bu işlevlerini
kaybettiler.


İşte bu nedenle bir saldırının korkusu hissedildiğinde kalıtımsal olarak önce çene
ve dişler savunma pozisyonunu alır. Çenedeki kaslar titremeye başlar, bu da
sanki dişler takır takır birbirlerine vuruyorlarmış gibi bir görüntü yaratır.
Bu arada aynışekilde bacaklardaki kaslara da koşmaya hazırlanma uyarısı
gider. Buradaki kaslar da hazırlık halinde titremeye başlarlar. Çok korkan bir
insanın bacaklarının zangır zangır titremesi de bundandır.
Korkunca tüylerimizin diken diken olması da vaktiyle vücutları tamamen
kıllarla kaplı atalarımızdan kalmadır. Cildimizdeki her kıl ve saç teli bir küme
istemsiz kas hücresi ile donatılmıştır. Korkunca başta kedi olmak üzere
hayvanların bir çoğunda görülen savunma refleksiyle bu minik kaslar kasılır ve
tüylerimiz dikleşir.
Üşüyünce tüylerimizin dikleşmelerinin amacı ise ayrıdır. Atalarımız bizler gibi
gerektiğinde kalın giysilerle dolaşamadıkları için vücutlarındaki kıllar onların
derilerini soğuktan koruyan bir izolasyon tabakası görevini de görüyordu. Aşırı
soğukta bu kıllar dikleşerek daha geniş bir yüzey oluşturuyor ve ısı alışverişini
en aza indiriyorlardı. Atalarımızdan genetik olarak aldığımız bu reaksiyon şekli
sayesinde sıcak bir havanın ardından serin bir meltem çıktığında ürpeririz ve
tüylerimiz diken diken olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder